Osteoartrit
Artritin ilk sinyali dizinize, sırtınıza aniden saplanan bir acı veya başparmağınızdaki esneklik kaybıdır. veya arabanızdan inerken, bacağınızdan baldırlarınıza uzanan şiddetli bir sancı ile olduğunuz yerde kalakalırsınız. " önemli değil" diye düşünürsünüz; " belimi zorlamış olmalıyım". şayet orta yaşlardaysanız bu ağrılara bahane aramaktan vazgeçin. osteoartrit kapınıza dayanmış olabilir.
osteoartrit (oa) veya halk arasında kireçlenme olarak bilinen hastalık, kıkırdakların -eklemlerinizin iç kısımlarını yastıklayan doğal şok emiciler- yıkımına yol açan dejeneratif bir hastalıktır.
doktorlar eskiden bu hastalığı yaşlılığa bağlıyorlardı, ancak artritin bu türünün -100 tür içerisinde en yaygın olanı- 30' lu, 20' li yaşlarda ilk başlarda hiç belirti vermeden başladığı artık biliniyor.
genellikle hastalığın ilerleyişini 40' lı, 50' li yaşlara kadar fark etmezsiniz. bu yaşlarda hastalık artık kemiklerinizi etkilemeye başlamıştır. kaldı ki o aşamada hasar oluşmuş, en iyi tedaviler bile sadece ağrıları azaltmaktan başka bir işe yaramayacak hale gelmiştir.
şu anda hekimler osteoartritin 39 milyon avrupalıyı etkilediğini düşünüyor. 2020 yılında bu sayının iki katına çıkacağı tahmin ediliyor.
bazı insanlar bu hastalığı sadece arada sırada hissettikleri ani ağrılar olarak yaşarken, bazı insanlar hareket edemez hale gelebiliyor.
öyle ki yaşlı bayanların hareket kabiliyetini kısıtlayan en önemli nedenlerden biri oa' tir. bu hastalığın yol açtığı ağrı ve sıkıntılarla başa çıkmayı kolaylaştıran yollar olmasına rağmen, hastalığın tedavisi yoktur.
umut verici gelişmeler
bugün hastalığın bu kadar ilerlemesinin nedenleri çeşitlidir. 50' li yaşlardaki demografik grubun diğer yaş gruplarına göre sayıca fazla olması, yanlış yapılan egzersizler ğbaşta dizlere şiddetli yük bindiren aerobik ve jogging-, aşırı kilolanma ve hareketsizlik gibi eğilimler oa hastalarının artış nedenlerinin başında geliyor.
bu ağrı ve acıların arasında bazı rahatlatıcı gelişmeler de söz konusu. bilim adamları oa' e giderek daha fazla önem veriyor. bir zamanlar bu hastalık kırışıklıklar veya saçların beyazlaması gibi yaşlanmanın doğal bir neticesi olan eklemlerin aşınması ve zorlanmasına bağlanıyordu.
fakat artık hekimler oa' i kendi içerisinde bir hastalık olarak ele alıyor. " oa' nın büyük bir ihtimalle değişik nedenleri vardır" diye konuşan ingiltere' nin bristol üniversitesi' nden romatoloji ve doku mühendisliği profesörü anthony hollander, " artık dertler baş göstermeden önce ağrıları yok etmenin yollarını arıyoruz" diyor.
kompleks bir hastalık
oa karmaşık bir hastalıktır. eskiden hastalığın tümüyle kıkırdağın yıkımından kaynaklandığını düşünen hekimler, kıkırdağın yanı sıra kıkırdağı çevreleyen her şeyin ğkaslar, kemikler, tendonlar ve bağlar- önemli bir rol oynadığını biliyor.
uygun olmayan ayakkabıların veya yaralanmaların yol açtığı hasarlar artritik eklemlere sebep olabilir.
ancak en kötü sorunlar vücudun biyokimyasal yapısındaki farklılıklardan kaynaklanıyor. sözgelimi bazı insanların kıkırdaklarının hasarlara diğer insanlarınkinden daha dayanıklı olduğu biliniyor. bu insanlar 80' li 90' lı yıllara kıkırdaklarında bir hasar oluşmadan erişebiliyorlar.
oysa bazı insanların kıkırdaklarındaki yıkım 50' li yaşlarda başlayabiliyor.
diğer enteresan belirtiler
başka enteresan belirtiler daha söz konusu. finlandiya' daki kuopio üniversitesi' den mikko haara' nın önderliğinde sürdürülen 20 yıllık bir araştırmada, parmaklarında oa olan erkek hastaların kalp hastalıklarından ölme riskinin yüzde 42 daha yüksek olduğu ortaya çıktı.
şimdi bilim adamları kalp-damar hastalıklarına yol açan etmenlerle, oa' e neden olan etmenlerin aynı olup olmadığını araştırıyor.
başka yerlerde bilim adamları ailelerde değişik oa kümeleri olduğunu keşfetti. bunun da anlamı şu: hastalıkta önemli bir rol oynadığı sanılan genlerin, hastalığa yakalanma eğilimini yüzde 40 ile 60 arasında yükselttiği düşünülüyor.
ingiltere' nin nottingham üniversitesi' nden romatoloji profesörü mike doherty, aktif genleri araştırıyor. doherty' nin ekibi ellerde osteoartrite yol açan bir geni tespit etmeyi başardı.
sorunlu genler
ancak hastalığı tetikleyen etkeni bir veya iki gene indirgemenin yanlışlığına dikkat çeken doherty şu şekilde konuşuyor:
" sorumlu genlerin sayısı rahatlıkla 20, 30, 50' ye çıkabilir. bundan başka bunlar nadir görünen mutasyonlar da olmayabilir. bir çoğu sık görülen varyasyonlardır. çünkü bu hastalığın kendisi olabildiğince yaygın. "
bugün hekimler hastaları osteoartritin ilk evrelerinde yakalayacak bir çeşit testin ardındalar. böylece dejeneratif süreç insanları sabit hale getirmeden önce uygulanan bir tedavi, çok daha pozitif neticeler verebilir. ne yazık ki konvansiyonel röntgen ışınları kemikleri çok detaylı bir biçimde görüntülemekle birlikte kıkırdak görüntülemede çok başarı belirten değiller. bundan başka kanda da ilk belirtileri veren işaretleri tespit edebilecek bir test henüz söz konusu değil.
kıkırdağın yapısı
vücuttaki pek çok doku gibi kıkırdağın bileşimindeki en önemli madde sudur. gerçekten de kıkırdağı ıslak bir sünger olarak ele alabiliriz. süngerimsi kısım birkaç önemli bileşim içerir. bunların en mühimi kondrositler ğyeni kıkırdak üreten hücreler- ve süngerimsi yapıyı oluşturan çeşitli moleküllerdir.
her adımda hareket durumundaki vücudumuz kalça ve dizlere vücut ağırlığımızın yaklaşık üç misli yük bindirir. bu baskı eklemlere dağıldığı için kıkırdak sıkışır ve yükün büyük bir kısmını emer.
ıslak bir süngerde olduğu gibi, su süngerden kaçarak kemiklerin arasına sızar. baskı ortadan kalktığı vakit da su tekrardan süngerin içerisine doğru çekilir.
bu arada eklemleri dolduran sinoviyal sıvının içerisindeki besleyici maddelerin bir kısmını kendine alır. devamlı sıvı alışverişi sağlıklı bir kıkırdak için mühimdir.
ayak bilekleri
40 ile 55 yaşları arasında kondrositler yavaşlamaya başlar ve kıkırdağın kendisini yenilemesi giderek daha uzun vakit almaya başlar. kıkırdağın yastık kısmı zaman geçtikçe incelmeye başlayınca kemikler birbirlerini aşındırmaya başlar.
bu yaşlanmanın normal bir sonucudur. fakat bu süreçte tek sorumlu yaşlanma değildir. buzlu bir zemin üstünde düşmek veya kilo almak gibi gelişmeler oa riskini artırır. eklemlere binen ilave her yük kıkırdağın daha hızlı yıkılmasına yol açar.
buraya kadar her şey basit gibi görünüyor. ayak bileklerini ele alalım. bu bölge kalça ve dizler kadar yük kaldırır. buna rağmen, pek çok insanda ayak bileklerinde oa görülmez. aynı biçimde el bileği, başparmak kadar hastalığa yakalanma eğilimi göstermez.
bu taktirde el ve ayak bileklerinde bir mekanizmanın oa' e karşı koruyucu rol oynadığı görülüyor.
bazı bilim adamları bunun yanıtının kıkırdağın biyokimyasında yattığına inanıyor. hollander bu konuda şu şekilde konuşuyor: " ayak bileği belki de daha sıkı, daha iyi tasarlanmış bir eklemden oluşuyordur. böylece yükü daha iyi kaldırıyor olabilir. "
sıra kemiklerde
kemiklere gelince & eacute; pek çok insan kemikleri vücudu çökmekten koruyan, dik tutmaya yaralan nesneler olarak görür. halbuki kemikler çok etkin dokulardır. bunlar devamlı olarak kendilerini içeriden dışarıya doğru yenilerler. kırık bir kemiğin tekrardan oluşmasını sağlayan proteinler aynı zamanda kıkırdağın da onarımını temin eder.
ancak kemikler düşünüldüğü kadar sağlıklı bir gelişim göstermez. pek çok yaşlı insan, bilhassa menopoz dönemini aşan yaşlı bayanların parmaklarının ucunda ilave yumrular oluşur. heberden' in nodülleri adı verilen bu kemik oluşumları genellikle acı vermez. ancak aynı oluşumlar başka eklemlerde veya omurgalarda oluştuğu vakit sinirlere bası yaptıkları için acı verirler.
diğer bir enteresan durum da sağlam, sağlıklı kemiklere sahip olan insanların oa' e yakalanma risklerinin daha yüksek olmasıdır. güçlü, sağlıklı kemikler daha iyi yük kaldırır. ancak bir biçimde biyokimyasal sinyaller kıkırdaklara daha fazla zarar verir.
kemiklerle kıkırdaklar arasındaki etkileşim de her şeyi açıklamaz. bağları ve eklemlerin etrafındaki kasları da hesaba katmak gerekmektedir. bağlar gereğinden fazla uzarsa yırtılır ve kaslar kullanılmamaya bağlı olarak zayıflar. bu nedenle eklemlerin çok duyarlı olan mekanizmasını bozabilir.
ne yapılabilir ?
ilk etapta hastaları rahatlamak, acılarını gidermek gerekmektedir. bu hastaların yüzde 15' inde enflamasyon (yangı) görülmez. bu stil hastalar için parasetamol semptomların kontrolünü kolaylaştırır. enflamasyon söz konusu ise tedavi bir miktar daha karmaşık bir hale gelir. aspirin ve ibuprofen iyi bir anti-enflamatuar olarak yarar temin eder.
ancak uzun süreli kullanımlarda iç kanamaya yol açtığı için risklidir. cox-2 baskılayıcıları gibi daha yeni ilaçlar daha güvenilir olmakla birlikte bunların da yan etkilerinin olduğu görülüyor.
bu yaklaşımların yararları kişiden kişiye değişir. bilim adamları oa' ti neyin tetiklediği ile ilgili daha fazla bilgi edindikçe daha etkili yaklaşımların geliştirilmesi kaçınılmaz olacak. bu arada dikkat edilecek en önemli nokta, hastalığı olası olduğunca erken evrede yakalamak ve kalıcı zarar vermesini önlemektir.
bir yıkımın anatomisi
doktorlar uzun vakit kıkırdak yıkımının osteoartrite sebep olduğunu düşünüyorlardı. şimdi oa' nın kasları, tendonları, kemikleri, hatta genleri kapsayan kompleks bir süreç olduğunu biliyorlar.
hastalığa yol açan nedenler
kıkırdak: su, protein ve şekerden yapılan kıkırdak vücudun şok emicileridir. yaralanmalar, yaşlanma ve çok sayıda başka etmen kıkırdak yıkımına yol açabilir, fakat netice hep aynıdır: yastık olmadığı vakit birbirine sürtünen kemikler aşınır.
kaslar: kaslar eklemleri destekler. örneğin dörtbaşlı kaslar dizi tutarlar ve yürüme/koşma sırasında stresin bir kısmını hafifletir. bu kasların zayıflaması gerilimi direkt eklemlere bindirir. sonuç olarak tendonlarda (kasların kemiklere yapışmasını sağlayan kirişler) yırtılmalar oluşur.
kemik: normal olarak kemik, aşınan kıkırdağa tepki olarak dikenler ve yabancı oluşumlar geliştirirken, zaman zaman bunun tam tersi olur. kemik yapısındaki farklılıklar kıkırdakta yıkımlara yol açar.
tendonlar ve bağlar: bunlar kasları kemiklere bağlarken, aynı zamanda eklemlere de destek temin eder. bir yaralanma neticesi yırtılırlarsa veya kullanılmama neticesi zayıflarlarsa, dizdeki kıkırdak daha fazla ağırlığı kaldırmak zorunda kalır ve hızla yıkıma doğru gider.
iltihaplanma: kıkırdak bozulmaya başlayınca bağışıklık hücreleri, ölen dokuyu yok etmek için bölgeye saldırır. bu çabaları sırasında sağlıklı dokulara da saldırırlar. biriken parçalar, toksik enzimlerle birlikte, eklem sıvısının içerisinde artar ve ağrılı şişkinliklere yol açar.
genler: artrit hastalarının yarısından fazlası, kıkırdak oluşumunu ve yıkımını kontrol eden genlerindeki mutasyonlarla doğar. bu sapmalar başlangıçta zayıf bir kıkırdağa veya daha hızlı yıkıma uğrayan bir kıkırdak yapısına sebep olur.
neler yapılabilir
bu hastalığın sebep olduğu dertleri hafifletebilirsiniz. bunun için çeşitli yollar vardır:
ilaçlar
artritin çaresi yoktur, fakat çok sayıda ilaç kireçlenen eklemleri rahatlatır.
reçetesiz satılan ağrı kesiciler: orta şiddette seyreden ağrılar için ilk seçiminiz parasetamol olabilir; çünkü bu ilaç sindirim sistemine zarar vermeden sıkıntınızı giderebilir. ağrı devam ederse, doktorunuz aspirin veya ibuprofen önerebilir. bu ilaçlar şişkinliği ve iltihaplanmadan kaynaklanan hasarı azaltır. ancak anti-inflamatuar ilaçlar mideyi tahriş edebilir.
cox-2 baskılayıcıları: bu daha yeni analjezikler, geleneksel anti-inflamatuarlar kadar mideyi rahatsız etmez. fakat pahalıdırlar ve son yapılan çalışmalarda bunların kalp sorunlarına yol açtığı görüldü.
tetrasiklin: bu antibiyotikler mikropları öldürmek üzere geliştirilmiştir. fakat aynı zamanda kıkırdağın aşınmasını da yavaşlatırlar.
hyalüronik asit: bu doğal yağlayıcı madde eklemlere ğözellikle dize- enjekte edildildiği vakit bir yıl kadar ağrıyı yok edebiliyor.
kortikosteroidler: enflamasyonu azaltan steroid iğneleri eklem ağrıları için kısa vadeli bir çözüm temin eder. halbuki devamlı olarak iğne olmak, dertleri maskelediği için zarar görmüş eklemi daha kötü bir duruma getirir.
ameliyat
ağrı devam ederse cerrahi müdahale, eklem üstündeki basıyı azaltır veya eklemin yerine yapay eklemin yerleştirilmesini temin eder.
artroskopi: çok ufak bir cerrahi müdahale gerektiren bu yöntemde hekimler, çok ufak bir kesikten ölmekte olan kıkırdağı temizlerler ve pürüzlü eklem bağlantılarını düzeltirler. son yapılan bir araştırmaya göre bu müdahalenin yararlı olması için klasör mekanik olarak sağlam evrede olduğu dönemde yapılması gerekmektedir.
kemik füzyonu: kemikleri birbirine iğne ve plakalarla kaynatmak, zarar görmüş eklemin sebep olduğu ağrıyı yok edebilir. ancak eklem bir daha bükülmez.
eklem protezi: eklem bölgesindeki kemikler onarılmayacak kadar hasarlıysa, eklemin yerine plastik veya metalden yapılmış protezler takılabilir. total kalça protezi en yaygınıdır; ancak diz, parmak, dirsek, omuz gibi eklemler de değiştirilebilir.
doku onarımı: eklemlerdeki hasarların etrafındaki kas, bağ ve tendonlar yırtılabilir ve kopabilir. bu taktirde bunları tamir etmek ve yerine tekrardan bağlamak için ameliyat gerekebilir.
egzersiz
artritli eklemleri hareket ettirmek acı verebilir. fakat bu eklemleri tertipli olarak hareket ettirmezseniz, sonsuza dek donabilirler.
su egzersizleri: suyun kaldırma kuvveti, kireçlenmiş eklemleri yerçekiminin etkisi olmadan hareket ettirmenize yardımcı olur.
uzanarak pedal çevirme: uzanarak yapılan bu egzersizde diz ve kalçalara binen yük azaltıldığı için hareket kolaylaşır.
yürüme: çok fazla acı vermediği takdirde yürümek katılaşmış eklemleri hareket ettirmenin er iyi yoludur.
düşük-darbeli aerobik: eklemlere çekiş gibi darbe etkisi yapmayan egzersizler kasların gelişmesini, tendon ve bağların esnekliğini kazanmasını temin eder. böylece kemiklere daha fazla destek sağlanmış olur.
alternatif terapiler
standart ağrı kesiciler size rahatsızlık veriyorsa, alternatif terapileri deneyebilirsiniz.
akupunktur: çinliler bu yöntemin " ki" denilen yaşam enerjisini harekete geçirerek ağrıyı azalttığına inanıyor. batılı hekimler bu iğnelerin vücudun doğal ağrı kesicileri olan endorfinlerin salgılanmasını tetikleyerek yarar sağladığını ileri sürüyor.
glikosamin: yengeç ve ıstakoz kabuklarından elde edilen bu maddelerin kıkırdak oluşumunu tetiklediği için fayda sağladığı düşünülüyor.
kondroitin sülfat: kondroitin' in kıkırdağın yıkımına engel olduğu düşünülüyor. pek çok artrit hastası bu maddeyi glikosamin ile birlikte kullanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder